Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
TarihTarih/Kültür/Sanat

16. YÜZYIL OSMANLI BELGELERİ IŞIĞINDA SOHUM ve ABAZALAR

Habat Şogan

A16. YÜZYIL OSMANLI BELGELERİ IŞIĞINDA SOHUM ve ABAZALAR

sohum ve abazalar

16. yüzyıl osmanlı belgeleri sohum ve abazalar

Osmanlı arşiv belgesinde Faş (Poti) ve Batum’la birlikte “Karadeniz’in kilidi” olarak nitelendirilen (1) Sohum kalesi, Osmanlı Devleti’nin Kafkasya ile ilişkilerinde her zaman önemli bir konuma sahip olagelmiştir. 16. Yüzyıldan başlayarak Abazalarla birlikte çok sayıda Osmanlı belgesinde bahsi geçen Sohum ve çevresi, Osmanlı devleti için önemli bir askeri ve ticari üs konumunda olmuştur.

Abazaların “saray mensubu” olarak Osmanlı Sarayı’nda varlıklarına dair ilk kayıtlar, 1500’lü yılların ilk yarısına ait Topkapı Sarayı’ndan Osmanlı Arşivi’ne devredilmiş bir belgede karşımıza çıkmaktadır. Sözkonusu arşiv belgesinde, Arnavut ve benzeri milletlerden seçilmiş saray sakinlerinin giyecek ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik bir liste sıralanmaktadır.(2)

Abaza ülkesinin sınırlarının Megrel topraklarının bitimiyle başladığı bilgisi, Osmanlı arşiv belgelerindeki bilgilerle de teyid edilmektedir. Osmanlı Arşivi’ndeki 14-1 numaralı Divan-ı Hümayun Mühimme defterinde geçen bir hükme konu olan, İran’la yapılan bir yazışmada bahsedilen bir şahsın yapılan tahkikatta Dadyan Meliki’nin ülkesinin ötesinde yer alan Abaza diyarından olduğunun anlaşıldığı bilgisi yer almaktadır.(3)

Osmanlı adlandırmasıyla bugünkü Batum ve çevresini kapsayan Güril bölgesi, 1500’lü yıllarda Megrel topraklarının ötesindeki Abaza topraklarından gelen Abazaların baskın ve yağma faaliyetlerinden zarar görmekteydi. Sıklıkla tekrarlanan bu akınlar, Osmanlı makamlarını çeşitli tedbirler almaya sevketmekteydi. Erzurum Beylerbeyi’ne verilen talimatlarda, Abazaların her bahar döneminde gelip Güril vilayetini yağmalamayı adet haline getirdikleri, Batum Beyi İskender Beyin’in elinde buna engel olabilecek askeri güç bulunmadığı belirtilerek sipahilerin harekete geçirilerek bu durumun ortadan kaldırılması istenmekteydi.(4)

Sözkonusu baskınları süratli kayıklarla gerçekleştiren Abazalar, yağma faaliyetlerinin yanısıra ele geçirdikleri kişileri de esir olarak yanlarında götürmekteydiler. İstanbul tarafından Trabzon Beyi’ne yazılan hükümlerde, Abazaların iki gemiyle gelerek baskın yaparak maddi olarak büyük zararlar verip esirler götürdükleri bugünkü Artvin sınırlarında kalan Goniya kazasının Makriyal Köyü’nden 47 kişinin de kaçırıldığından, Abaza korsanların korkusundan gemilerin bölgede denize açılmaktan korkar hale geldiğinden hareketle Batum beyi ile ortak hareket edilerek bölgede akıncılık ve yağma yapan Abazaların “haklarından gelinmesi” emredilmekteydi.(5) Yine Trabzon beyine gönderilen bir başka hükümde Abaza baskınlarından dolayı aynı mağduriyetleri yaşayan Arhova’nın sahil köylerinin korunması için sürekli devriye gezecek karakol birimlerin kurulması talep edilmekteydi.(6)

Alınan tedbirler kapsamında yapılan hazırlıkların istenilen seviyede tamamlanamaması üzerine Erzurum Beylerbeyi’ne kendisine daha önceden gönderilmiş bir mektupta Megrel ve Abaza bölgelerinin durumlarının anlatıldığı hatırlatılarak baskın ve yağma sorunun çözülmesi için Trabzon Bey’i tarafından yapılan hazırlıkların o görev bölgesinde olmadığı için vekâleten tamamlanması, görev gemilerinin ve askerlerin hazır duruma getirilmesi emredilmekteydi.(7)

Abaza ülkesi, Karadeniz sahil bölgelerinde deniz ticareti yapan kaptanlarının gidişlerinin yasaklandığı güzergâhlardandı. Uygulanan yasağa uymayan gemiler tespit edildiği durumlarda sorumluların cezalandırılması yoluna gidilmekteydi. Örneğin Samsun ve çevresindeki kadılara gönderilen, yasak olmasına rağmen Abaza topraklarına giden gemilere devlet adına el koyarak kaptanlarını cezalandırmaları ve bundan sonra sözkonusu yasağı ihlal eden gemilere engel olmaları talimatı 1572 tarihli bir Osmanlı mühimme defterleri hükmünde karşımıza çıkmaktadır.(8) Yine benzer biçimde Batum Beyi’ne de Osmanlı sahillerinden hareketle yasaklanmış olan Abaza topraklarına giden ticaret gemilerin seferlerine engel olması, gitmekte ısrar edenlerin gemilerine devlet adına el koyarak suçluları “küreğe koyması” talimatı verilmekteydi.(9)

A16. YÜZYIL OSMANLI BELGELERİ IŞIĞINDA SOHUM ve ABAZALAR

sohum ve abazalar

16. yüzyıl osmanlı belgeleri sohum ve abazalar

Abaza sahillerine ticaret gemileriyle malzeme insan ve götürmenin yasak olmasına karşın yine de bazı tüccarlar aldıkları imtiyazlarla gerek Kırım üzerinden gerekse Anadolu’dan  deniz yoluyla Sohum ve çevresindeki iskelelere gelerek iş yapmaktaydılar. Bu şekilde Sohum’a gitmiş olan bir grup Osmanlı vatandaşı tüccar, aileleriyle birlikte kentte mahsur kalmışlardı. Bu insanları kurtarmak için Kocaeli Beyi Haydar Bey’in aracılık ve kefaleti sonucu üç geminin kaptanına Sohum’a gitmeleri için Osmanlı yönetimi tarafından özel izin verilerek bir hüküm yazılmış ve İstanbul Muhtesibi ile İskele Emini de bilgilendirilmişti.(10)Yine İstanbul ile Sohum arasındaki deniz yolunda yer alan noktalardaki bütün kadılar da bu konuda uyarılarak sadece bu özel geçiş izinli üç kurtarma gemisinin aranarak taşınması yasak olan silah, top, barut ve at gibi yasak yükler taşımadıklarından emin olunduktan sonra geçişlerine izin verilmesi istenmekteydi.(11) Bu gelişme ile ilgili bir diğer Osmanlı kaydında ise aracı konumundaki Haydar Bey’in Sohum’a kurtarma amaçlı gidecek bu gemilere sadece tuz ve meşin yükleyerek götürmeleri için özel izin almış olduğunun sefer güzergahındaki bütün kadı ve iskele eminlerine bildirildiğini görmekteyiz.(12) Benzer biçimde Sohum ve Kefe gibi son derece kısıtlı şartlarda deniz ticareti yapılabilen hatlarda gemilere sefer izni alınabilmesi için çeşitli Osmanlı Sarayı görevlilerinin de zaman zaman aracılık yapmaktaydılar.(13) Örneğin Kaptan Paşa’nın aracılığıyla Sohumlu kaptanlardan izin alabilen Ahmed ve Derviş Reislerin İstanbul’dan Sohum’a gidebildiklerini mühimme defterlerindeki kayıtlarda karşımıza çıkmaktadır.(14)

A16. YÜZYIL OSMANLI BELGELERİ IŞIĞINDA SOHUM ve ABAZALAR

sohum ve abazalar

16. yüzyıl osmanlı belgeleri sohum ve abazalar

A16. YÜZYIL OSMANLI BELGELERİ IŞIĞINDA SOHUM ve ABAZALAR

sohum ve abazalar

16. yüzyıl osmanlı belgeleri sohum ve abazalar

A16. YÜZYIL OSMANLI BELGELERİ IŞIĞINDA SOHUM ve ABAZALAR

sohum ve abazalar

16. yüzyıl osmanlı belgeleri sohum ve abazalar

A16. YÜZYIL OSMANLI BELGELERİ IŞIĞINDA SOHUM ve ABAZALAR

sohum ve abazalar

16. yüzyıl osmanlı belgeleri sohum ve abazalar

A16. YÜZYIL OSMANLI BELGELERİ IŞIĞINDA SOHUM ve ABAZALAR

sohum ve abazalar

16. yüzyıl osmanlı belgeleri sohum ve abazalar

Anadolu topraklarından Abaza sahilleri ve Sohum doğrultusunda deniz ticareti yapan gemilere uygulanan sıkı kontrol sisteminde, Karadeniz sahillerindeki iskele noktalarındaki kadılar denetçi rolü oynamaktaydılar. Bu idareciler, İstanbul tarafından kendilerine özel olarak bildirilip geçiş izni verilmesi istenen belirli gemiler dışında sorumluluk bölgelerindeki bütün ticaret gemilerini kontrol ve personelini sorgulama yetkisine sahiptiler. Örneğin Sohum bölgesine gelerek Kırım Hanı için şahin, doğan ve tavşan kuyruğu tedarikinde bulunan gemiler, bu şekilde özel izinle ticaret yapmaktaydılar.(15) Çerkes ve Abaza bölgelerinden ticari amaçlı şahin getirmek için bazı gemilerin de kontrollü biçimde bu sahillere gitmelerine izin verilmekteydi.(16)Abaza vilayetinden şahin getirtmek için gönderilen gemiler, çoğunlukla bunun karşılığında tuz, meşin ve bez gibi malzemeler götürmekteydiler.(17) Benzer biçimde balıkçıların ihtiyaçlarının karşılanması için de yılda bir defaya mahsus olmak üzere sadece ağ getirmek üzere Sohum’a özel izinli gemi gönderilmekteydi. Bu şekilde ticaret yapan gemilere müdahale edilmemesi için bölgenin denetiminden sorumlu yöneticilerden Kefe Beyi’ne de talimat verilmişti.(18)

Osmanlı devleti tarafından Abaza sahillerine uygulanan ambargo ve sıkı denetim, bu bölgenin güneyinde ve kuzeyindeki Çerkes ve Megrel topraklarına da tatbik edilmekteydi. Bu konuda yetkilendirilen idarecilerden birisi de Batum Sancak Beyi idi.(19) Abaza ve Megrel sahillerine silah, tuz, cephane ve benzeri yasaklı yük götüren bazı gemilerin uygulanan ambargo ve sıkı denetimi aşmak için Kefe’ye gidiyor gibi yola çıktıkları anlaşılmaktadır. İstanbul tarafından bu şekilde sahte bildirimde bulunan gemilere engel olunması için Samsun, Kastamonu, Sinop, Trabzon ve Batum gibi liman şehirlerinin bey, kadı ve iskele eminleri ikaz edilmekteydiler.(20)Gerçekten Kefe’ye yük götürecek ticaret gemilerini sahte rota göstererek Abaza ve Megrel sahillerine giden gemilerden ayırt edebilmek için bu gemi kaptanlarına mühürlü senet verilmesi yoluna gidilmiştir.(21) Bunun karşılığı olarak Trabzon’dan yük alıp Kefe’ye hareket edecek gemilerde de Kefe Beyi tarafından verilmiş mühürlü senet olup olmadığının Trabzon’da kontrol edilmesi istenilmekteydi.(22)

Alınan bütün tedbirlere rağmen Abaza ülkesine Osmanlı ticaret gemilerinin yasaklanmış yük taşınmasının önünün alınamamış olduğunu, Trabzon Beyi’ne idaresi altındaki kadı ve gemicileri uyarması için hüküm yazılmaya devam edilmesinden anlamaktayız.(23) Ambargonun delinmeye devam etmesi üzerine aynı şekilde, Batum Beyi de İstanbul tarafından ikaz edilmekteydi.(24) Osmanlı yönetimi, denizde karakol gemileriyle sürekli devriye atma şeklinde de bir takım önlemlere başvurmaktaydı. 1584 tarihli Faş (Poti) Kaptanı Budak Bey’e yazılan bir hükümde halen bazı küçük ticaret gemilerinin Abaza ve Megrel savaşçılara harp araç gereçleri ve benzeri yasaklı malzeme taşımaya devam ettikleri haberleri gelmeye devam ettiğinden bu gemicilerin ikaz edilip gemilerine el konması için hazırlanıp buraya gönderilmiş olan bir kalyon ile üç devriye teknesinin görevlerini titizlikle yerine getirmelerinin sağlanması emredilirken(25) Sinop, Amasya, Trabzon, Goniya ve Rize şehirlerinin kadılarından ise bu gemi ve teknelerde vazife yapacak “cenkci” personeli tedarik etmeleri istenmekteydi.(26) Sözkonusu deniz devriye araçlarında ve Sohum civarında karakol gemilerinde bulunacak personelin temininde bir çözüm olarak Ereğli, Amasra, İnebolu, Samsun, Trabzon, Rize, Atina [Pazar] ve Goniya [Gönye] kadılarından idam cezası almışlar hariç uygun durumdaki mahkumların küreğe konmak üzere Faş Kaptanı Budak Bey’e teslim etmeleri hükme bağlanmıştı.(27) Bu önlemlerin de Osmanlı sahillerinden Sohum’a kaçak yollarla “yasaklı yük” taşıyarak bunların ticaretine devam eden gemilere engel olamadığını, yeni Faş Kaptanı Mustafa’yı ikaz eden aynı doğrultudaki bir hükümden anlamaktayız.(28)

Yasaklanmış askeri malzeme ve silah taşıyarak çeşitli yollardan Abaza, Çerkes ve Megrel sahillerinde ticaretlerine devam eden gemi kaptanlarının alınan önlemleri aşmada kullandıkları yöntemlerden biri de Kefe ve Azak gibi iskele noktalarından kaçırdıkları tüfek, yay, gürz ve barut gibi “yasaklı” malzemelerden oluşan yüklerini yanaştıkları teslimat noktalarında kaçakçılara satmak şeklindeydi. Bu durumdan haberdar olan İstanbul yönetimi, engel olmaları için Kırım’dan Batum’a kadar olan sahil hattındaki bütün limanların yönetici ve kadılarına emir göndermiştir.(29)

Osmanlı idaresinin Sohum ve Abaza sahilleri ağırlıklı olarak uygulamaya çalıştığı ambargonun ana nedeni, bu bölgelerde yağma ve baskın yaparak güç kazanmış ve etki alanlarını her geçen gün genişleten Abazalar ve Megrellerin Osmanlı idaresi altındaki topraklara verdiği büyük boyutlu tahribattı. Lojistik ve askeri anlamda bu silahlı grupları zayıflatma düşüncesiyle alınan tedbirlerin yetersiz kalması ve çoğunlukla bahar aylarında kayıklarla baskın veren Abazaların eylemlerine devam etmeleri üzerine özellikle Goniya ve Batum çevresinin bu saldırılardan korunması için Trabzon’dan Batum’a sipahi gönderilmesi karara bağlanmıştı.(30) Bu sipahilerden bir bölümünün, Abaza ve Megrel hudutlarında daimi muhafız olarak bulundurulması ve bu bölgelerden Osmanlı topraklarına yönelebilecek baskınların önünü almakla görevlendirildiklerini, bu konuda Batum Beylerbeyi’ne gönderilmiş olan bir diğer hükümden anlamaktayız.(31) Osmanlı belgelerinde sonraki yıllarda da “Abaza, Megril [Megrel] ve Gürcü taifesinin” artan saldırı ve akınları üzerine Batum Beylerbeyliğinin, emrine tahsis edilen sipahileri etkin biçimde kullanarak sınırlarda başlamak üzere alacağı sıkı güvenlik tedbirleriyle önlenmesi yönünde uyarılmaya devam ettiğini görmekteyiz.(32)

Abaza ve Megrel sahillerine yönelik ambargoyu daha da sıkılaştıran Osmanlı yönetiminin, nihai olarak Kafe Beylerbeyi’ne yazdığı bir hükümde, adı geçen bölgelere giden ticaret gemilerinin “yasaklanmış” yük götürmelerinin engellenememesinden dolayı hiç bir şekilde Abaza ve Megrel sahilleri istikametinde ticaret gemisinin sefere çıkmasına izin verilmemesini emrettiğini görmekteyiz.(33)

Askeri malzeme taşıma yasağından dolayı Abaza vilayetine ticaret gemilerinin gidişlerinin son derece kısıtlanmış olması nedeniyle Osmanlı vatandaşları olarak Sohum’da ticaret yapan tüccarlarının seyahatlerinde sıkıntılar baş göstermekteydi. Bu gibi durumlarda özel olarak izin verilerek Sohum’a gönderilen gemilerin bilgisi de Karadenizde devriye görevi yürüten Kefe Beylerbeyi’ne iletilmekteydi.(34)

Osmanlı Devleti’nin Sohum ve Abazalarla ilişkisi, bölgede fiilen hakimiyet kurmuş olduğu 15.yüzyılın son çeyreğinde başlamıştır. Sohum’da bir beylerbeylik tesis etmesine karşın asker alma ve vergi toplama gibi uygulamalar tesis etmeyen Osmanlılar, Sohum’u jeopolitik özelliklerinden dolayı Karadeniz’deki önemli askeri ve ticari noktalarından biri olarak değerlendirmeye çalışmıştır. Ancak Abazaların hem komşuları olan Megrellere hem de Osmanlı idaresindeki Karadeniz sahillerine yönelik bir tür korsanlık ve yağmacılık olarak nitelendirilebilecek akınlarının alınan türlü önlemlere rağmen engellenememesi üzerine Çerkes, Abaza ve Megrel sahillerine Osmanlı ticaret gemilerinin savaş araç gereci ve askeri nitelikli malzeme götürmeleri yasaklanarak bir tür deniz yolu ambargosu devreye sokulmuştur.

Kapsam dışında tutulan, askeri nitelikli yük taşımayan bazı özel izinli ticaret gemileri ise Osmanlı idaresince verilen mühürlü senetlerle denetimden geçmek koşuluyla “istisnai” ticaretlerine devam etmişlerdir. Uygulanan ambargo, Sohum’da yerleşik olarak ticaret yapan Osmanlı vatandaşı tüccarların geliş gidişlerinde de sıkıntılara yol açmış, zaman zaman Sohum’a bu tüccarları getirmek için yetkilendirilmiş gemilerin gidişlerine izin verilmiştir.  

Başlangıçta Osmanlı Devleti’nin Doğu Karadeniz Bölgesi sahillerindeki limanlardan hareket eden ticaret gemilerine uygulanan bu kısıtlama, bir süre sonra Kırım’dan yola çıkan gemileri de kapsar hale getirilmiştir. Bölgeye silah girmesini engelleyerek Osmanlı topraklarına yönelik baskın ve yağma olaylarını sonlandırma düşüncesindeki bu tedbirleri uygulama ve denetleme görevinin verildiği Trabzon, Samsun, Batum, Kefe ve Faş (Poti) gibi limanlardaki beylerbeyleri, kadıları ve liman idareci sık sık istanbul’dan gönderilen hükümlerle ikaz edilmişlerse de tam anlamıyla istenilen sonuçun elde edilemediği, Osmanlı arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır.

      DİPNOTLAR:

  • (1) BOA, A.{AMD 23/83, 29 Zilhicce 1196 [5 Aralık 1782].
  • (2 )BOA, TS.MA.d 4422, 29 Zilhicce 940 [11 Temmuz 1534].
  • (3) BOA, 5/1004, A.{DVNSMHM.d, 19 Receb 973 [9 Şubat 1566].
  • (4 BOA, A.{DVNSMHM.d 14-1 /58, 29 Muharrem 979 [23 Haziran 1571]; A.{DVNSMHM.d 17/26, 1 Safer 979, [25 Haziran 1571].
  • (5) BOA, A.{DVNSMHM.d 14-1 /1471, 13 Rebiyulevvel 979 [5 Ağustos 1571]; A.{DVNSMHM.d 12/979, 15 Rebiyulevvel 979 [7 Ağustos 1571].
  • (6) BOA, A.{DVNSMHM.d 12/980, 15 Rebiyulevvel 979 [7 Ağustos 1571].
  • (7) BOA, A.{DVNSMHM.d 18/268, 17 Şevval 979 [3 Mart 1572].
  • (8) BOA, A.{DVNSMHM.d 16/227, 11 Zilkâde 979 [26 Mart 1572].
  • (9) BOA, A.{DVNSMHM.d 16/228, 11 Zilkade 979 [26 Mart 1572].
  • (10) BOA, A.{DVNSMHM.d 19/142, 21 Muharrem 980 [3 Haziran 1572].
  • (11) BOA, A.{DVNSMHM.d 19/146, 21 Muharrem 980 [3 Mart 1572].
  • (12) BOA, A.{DVNSMHM.d 19/276, 6 Safer 980 [18 Haziran 1572].
  • (13) BOA, A.{DVNSMHM.d 23/495, 13 Ramazan 981 [6 Ocak 1574].
  • (14) BOA, A.{DVNSMHM.d 37/2238, 11 Rebiyulevvel 987 [8 Mayıs].
  • (15) BOA, A.{DVNSMHM.d 21/364, 4 Zilkâde 980 [8 Mart 1573].
  • (16) BOA, A.{DVNSMHM.d 30/226, 10 Safer 985 [29 Nisan 1577].
  • (17) BOA, A.{DVNSMHM.d 30/445, 5 Rebiyulevvel 985 [23 Mayıs 1577].
  • (18) BOA, A.{DVNSMHM.d 22/325, 26 Rebiyulevvel 981 [26 Temmuz 1573].
  • (19) BOA, A.{DVNSMHM.d 24/727, 3 Safer 982 [25 Mayıs 1574].
  • (20) BOA, A.{DVNSMHM.d 30/386, 18 Safer 985 [7 Mayıs 1577].
  • (21) BOA, A.{DVNSMHM.d 30/387, 18 Safer 985 [7 Mayıs 1577].
  • (22) BOA, A.{DVNSMHM.d 34/83, 17 Muharrem 986 [26 Mart 1578].
  • (23) BOA, A.{DVNSMHM.d 34/571, 16 Rebiyulevvel 986 [23 Mayıs 1578].
  • (24) BOA, A.{DVNSMHM.d 42/477, 23 Rebiyulevvel 989 [27 Nisan 1581].
  • (25) BOA, A.{DVNSMHM.d 53/114, 22 Cemaziyelevvel 992 [1 Haziran 1584].
  • (26) BOA, A.{DVNSMHM.d 53/118, 22 Cemaziyelevvel 992 [1 Haziran 1584].
  • (27) BOA, A.{DVNSMHM.d 52/948, 12 Rebiyulahir 992 [21 Haziran 1584].
  • (28) BOA, A.{DVNSMHM.d 60/565, 29 Zilhicce 994 [11 Aralık 1585].
  • (29) BOA, A.{DVNSMHM.d 69/56, 4 Cemaziyelahir 1000 [18 Mart 1592].
  • (30) BOA, A.{DVNSMHM.d 69/625, 29 Receb 1001 [1 Mayıs 1593].
  • (31) BOA, A.{DVNSMHM.d 71/134, 4 Safer 1002 [30 Ekim 1593].
  • (32) BOA, A.{DVNSMHM.d 74/625, 2 Zilhicce 1004 [28 Temmuz 1596].
  • (33) BOA, A.{DVNSMHM.d 72/878, 22 Cemaziyelahir 1002 [15 Mart 1594].
  • (34) BOA, A.{DVNSMHM.d 72/630, 2 Ramazan 1002 [22 Mayıs 1594].

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu