Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
Tarih

Tarihi Perspektif: 20. Yüzyılda Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

1992 ve 1993 yılları, Abhaz halkının kendisine dikte edilen yok oluşu reddederek ayağa kalktığı ve Sovyet sonrası dönemde ortaya çıkan ülkeler arasında yerini aldığı tarihlerdir. Niteliğine, tarihi ve etnik temellerine bakarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Abhazya Cumhuriyeti de diğer Sovyet sonrası ülkeler (Ukrayna, Gürcistan, Kazakistan vb.) gibi kendi kaderini tayin etmiş ve ulusal egemenliğini bir birlik devleti ve hegemonyadan ayırarak kendi öz milletine vermiştir. Bu noktada yıllardan beri süregeldiği şekilde Abhazya’ya ve onun uluslararası alanda tanınma mücadelesine dair işitilen suçlamaların en başında gelen Gürcistan’a bağlı bir “bölge” olma durumu en bilindik olanıdır. Bu suçlamanın motivasyonu da Abhaz ulusunu kendi kaderini tayin edebilecek kabiliyete, donanıma ve entelijansiyaya sahip bir ulus olmaktan alıkoyarak, onu herhangi bir ülkenin topraklarında yaşayan, herhangi bir etnik azınlığa indirgeme niyetidir. Bir ulus bazında meseleye bakmanın da dışında, Abhazya ülkesi kuzey (Ubıh, Adıge) ve güney (Megrel) sınırları etnik setler ile çekilmiş kendine özgü bir diyar ve ülkedir.  Abhazya’nın tarih boyunca işgal ve istilaya maruz kalma durumları haricinde istisnasız bir şekilde kendine has egemenliğini muhafaza etmesi tarihi kaynaklarda, belgelerde ve tanıklıklarda sabittir. Bu egemenlik Abhaz halkının kendi yönetici sınıfı tarafından formüle edilmiş ve aynı zamanda genel halkın iradesinin bu yönetici sınıf tarafından dışarıya tezahür ediliş şekli idi. Buna karşın, Gürcistan tarafından özellikle de 1930lu yıllarda başlayacak şekilde, adeta Abhazya’nın “kendi toprakları” olduğu iddialarını tüm dünyanın gözünde boşa çıkartacak raddede istila, boyun eğdirme, demografik mühendislik, aydın sınıfına yönelik cezalandırma operasyonları ve diğer birçok çeşitli yöntem Abhazya üzerinde Gürcü merkezli siyasi tahakkümü oluşturmaya, tutundurmaya ve hakim kılmaya araç olacak şekilde kullanılmıştır. Tüm bu gerek üstü örtülü gerek ise açık seçik umarsızca gerçekleştirilen istila ve yağma olarak nitelendirilebilecek operasyonların doğası kendini 1992 yılında başlayan işgal girişiminde bir kez daha, ve bu kez uluslararası kamuoyu önünde kayıtlar ve belgeler ile göstermiş, kendi sahip olduğu ile yetinmeyen ve Abhazya’yı ele geçirmek isteyen Gürcistan’ın yayılmacı Kartvelist zihniyeti ne onunla bir olduğu ne de sahip olduğu Abhazya’yı ve Abhazları tarihten silmek isterken Abhaz ulusundan üzerinden yüzyıllar geçse de unutamayacağı bir ders almıştır.

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

20. Yüzyılda Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Abhazya’yı ele geçirme niyetinde olan Gürcü milliyetçisi Tiflis cephesi önce maddenin doğasını dışarıdan ve zor kullanarak değiştirme, farklılaştırma operasyonlarına soyundu. 20. Yüzyılın ilk yarısında Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği’nin tam teşekküllü ve bağımsız bir üye devletiydi. Abhazya’daki Sovyet rejimi Kızıl Ordu’nun 1921’de Abhazya’ya girişi ve yeni rejimi tesisi ile başlamıştı. Abhazlar, Sovyet sistemi içerisinde sahip oldukları otonomi (sadece yüksek Sovyet’e bağlı olma durumu) sayesinde kültürel gelişimlerini ilerlettiler. Modernleşmenin, okur yazar olmanın bir amaç haline geldiği bir döneme girildi. Abhaz İlim Cemiyeti 1921’de kuruldu ve Abhazya tarihi ve kültürü odaklı çalışmalarına başladı. 1924 yılında bu cemiyet Sohum’da Karadeniz kıyıları ve Batı Kafkasya’nın konu edildiği, Abhazya’dan 70 ve diğer bölge ülkelerinden 105 delegenin katıldığı büyük bir kongre düzenledi. Kongrenin son bölümü Lıhnı köyündeki antik ıhlamur ağacının altında, Abhazya’nın tüm bölgelerinden 3000 kişinin katılımı ile gerçekleşti. (1) Abhazların kendi kökleri ile Sovyet modernitesini bir araya getirme istek ve şevkleri tartışmasızdı. Abhaz dil ve kültürüne dair çalışmalar 1925 yılında Sohum’da Abhaz Dili ve Kültürü Akademisinin kuruluşu ile devam etti. 1930 yılında, bu akademi Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Bilim Akademisi’nin Abhaz Dili, Edebiyatı ve Tarihi Enstitüsü’ne dönüştü. Daha sonraları Abhaz ulusal hareketinin lideri Vladislav Ardzınba bu enstitünün başkanı olacaktı. 1931 yılına gelindiğinde ise Abhazya ve Abhaz ulusunun iradesine yönelik saldırılar başladı. Moskova’da Yüksek Sovyet’in başında bulunan, kendi asıl ismiyle Yosif Cuğaşvili, tüm dünyanın onu tanıdığı ismiyle ise Josef Stalin Abhazya’yı kendisinin anavatanı olan Gürcistan’ın bir otonom bölgesi haline getirmeye karar verdi. 19 Şubat 1931’de gerçekleştirilen 6. Pan-Gürcü Sovyet Kongresi’nde Abhazya’nın bir otonom cumhuriyet olarak Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanması kararı alındı.(2) Bu kararda Stalin’in, Abhazya’da Gürcü siyasetini merkez alan bir tahakküm oluşturmaya niyetli Gürcü milliyetçisi Tiflis çevrelerinin direktiflerinden etkilenip etkilenmediği sorusunu tarihin tanıklığına bırakıyoruz.

Aslan Avidzba ve Guram Gumba gibi Abhaz tarihçiler alınan bu kararın Abhaz milletinin kendi iradelerini yansıtmadığını ve tamamen Gürcistan tarafından Abhazya’ya Moskova eliyle dikte edilen bir dayatma olduğunu defaatle belirtmişlerdir. Gumba, “Abhaz Milletinin Ulusal Hareketi’nin Özü ve Formu” kitabında 1931 sonrası dönem için şu ifadeleri kullanmıştır: “bütün belgelerimizde görüldüğü üzere bu tarihten itibaren Gürcü otoriteleri Abhazlara karşı, Abhazların tamamen asimile edilmesinin ana hedef olduğu agresif bir kolonicilik ve milliyetçilik politikası yürütmüştür. Aynı dönemlerde, Gürcüler Abhazya’nın demografik dengesini keskin bir şekilde değiştiren özel bir program dahilinde topluca Abhazya’ya yerleşmiştir.”(2) 1931 yılında, Abhaz halkı tarafından Durıpş, Lıhnı, Açandara yerleşim yerleri başta olmak üzere çeşitli bölgelerde 18 ila 26 Şubat tarihleri arasında günlerce süren ve Gürcistan’a otonom cumhuriyet olarak dahil olmaya karşı çıkan ulusal çapta gösteriler düzenlendi. Transkafkasya güvenlik birimlerinin başındaki kişi olan Lavrenti Beria, gösterilerin gerçekleştiği Gudauta şehrine silahlı müfrezeler ve topçu birlikleriyle giriş yaptı. Abhaz Bolşevik lideri Nestor Lakoba’nın inisiyatifi sayesinde herhangi bir çatışma çıkmadı. (2) Bürokrasi, iktidar, top, tüfek…Abhazya’nın hiçbir zaman kendi isteğiyle Gürcistan’ın bir parçası olmayacağını bilen ve bu doğrultuda stratejiler geliştiren Tiflis merkezli politika üreticileri tüm bu enstrümanları Abhazlara karşı kullandı. Abhazya’nın bağımsızlığının Sovyet eli ile Gürcistan tarafından gasp edilmesine karşı verilen tepkilerin en büyüğü Durıpş gösterisiydi. 19 Şubat’taki Pan-Gürcü Sovyet Kongresi’nden bir gün önce, 18 Şubat’ta Durıpş’da bir gösteri düzenlendi. Durıpş gösterisinin ikinci gününde, Gürcistan’da gerçekleşen Sovyet kongresinde Abhazya’nın otonom cumhuriyet olarak Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dahil edilme kararı alındığı 19 Şubat’ta, toplantı alanına Abhazya S.S.C. hükümetinin temsilcileri geldi fakat gösteri heyeti tarafından kabul edilmediler. Gösteri heyeti, gösteriyi organize edenlerin ve katılanların tutuklanmasını önlemek ve gösteride düzeni sağlamak için silahlı bir birlik bile kurdu. Durıpş toplantısı, Nestor Lakoba’nın gösteri heyetini ikna etmesi ve bu toplantıda gündeme getirilen konuların bizzat kendisinin takibinde olacağı sözünü vermesi ile dağıldı. Buna rağmen gösteriler sakin bir şekilde sonlanmadı. Gösteriye katılan 500’den fazla kişi tutuklandı, silahlı çatışmalar yaşandı. (2)

Abhazya’nın Gürcistan tarafından yüksek Sovyet eliyle ilhakı bile, bu ilhakın, yani manipüle edilmiş şekliyle Gürcistan S.S.C.’ne katılım isteğinin, Abhaz tarafınca talep edildiği şeklinde formüle edildi. 11 Ocak 1931 tarihinde, Abhazya Sovyet Kongresi, Gürcistan Sovyet Kongresi’nin “Abhazya’nın Gürcistan’a otonomi ile bağlanma talebini kabul ettiğine dair bir bildirim aldı. Yani 19 Şubat’ta Pan-Gürcü Sovyet Kongresi’nde alınan karar aslında Gürcü tarafınca ve Moskova’nın baskısı ile beraber Abhazya’ya çoktan dikte edilmişti. (2)

Gürcistan’ın, yüksek Sovyet’in başındaki biri Gürcü (Stalin) ve diğeri de Megrel  (Beria) olan ve Tiflis merkezli politikalar ile paralel hareket eden iki isim tarafından aktif şekilde desteklenen şovenizminin, Kartvelist yayılmacılığının ve faşizminin geniş ölçekte nasıl bir program dahilinde yürütüldüğünü gözler önüne sermek için bir parantez açmak istiyoruz. 20. Yüzyılın başlarında ve ilk yarısında Gürcistan çok uluslu bir ülkeydi. Hem Kartvel kültür dünyasına aşina olan etnik gruplar (Megrel ve Laz) hem de diğer çeşitli Transkafkasya, Anadolu ve Ortadoğu halkı (Azeriler, Türkler, Kürtler, Ermeniler) yaşıyordu Gürcistan’da. 1920li ve 1930lu yıllar boyunca Gürcistan yönetimi, daha önceleri farklı toplumlar olarak tanımlanan Acaralıları, Megrelleri, Lazları ve Svanları da Sovyet nüfus sayımlarında Gürcü (Kartel) olarak kategorilendirmek için büyük bir uğraş verdi. (3) Bu uğraş sonucunda Gürcistan’daki Gürcü (Kartvel) nüfusunun resmiyetteki yüzde oranları arttı ve Gürcistan’da yaşayan Gürcü etnisitesi harici azınlıkların nüfus oranları minimize edildi. Gürcü milliyetçiliğinin belirleyici ideoloji olarak kabullenildiği Tiflis çevrelerinde ve azınlıklar üzerindeki baskı ve asimilasyon politikalarının ana hatlarını Gürcistan Komünist Partisi genel sekreteri Kandid Charkviani ve kendisinin halefi olan Lavrenti Beria belirliyorlardı. Moskova’daki yüksek Sovyet ile koordineli çalışan Gürcü otoriteleri Gürcistan’daki Kartvel olmayan çeşitli halkları Orta Asya’ya, Kazakistan’a ve Sibirya’ya tehcir ettiler. (3)

1944 yılının Temmuz ayında Stalin, Gürcistan sınırları içerisinde bulunan Ahıska, Adigeni, Aspindza, Ahılkelek ve Acara bölgelerinden 86.000 Türk, Kürt ve Hemşinlinin Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’a sürgün edilmelerini onayladı.(3) 1949 yılında, “Operasyon Volna” kapsamında ikinci bir sürgün dalgası yaşandı ve toplamda 43 bin kişi Gürcistan’dan Orta Asya’ya sürgün edildi. Gürcistan, tüm Sovyetler nüfusunun sadece %2’sini oluşturmasına rağmen sürgün ve zorunlu göç programları istatistiklerinde en başlarda yer alıyordu. Tarih profesörü Claire Kaiser, Gürcistan’ın zorunlu göç programlarının, Sovyetler içerisinde gerçekleşen tüm göçlerin %14’lük gibi bir oranı oluşturduğunu hesaplamıştır.(3) Arşiv kaynaklarının gösterdiği üzere, tüm bunlar yaşanırken yeni boşaltılan bölgelere Gürcistan’ın diğer bölgelerinden Kartvel nüfusunun yerleştirilmesinin planları yapılıyordu. Hem Moskova’daki yüksek Sovyet’teki resmi konumuna hem de Güney Kafkasya’daki güvenlik birimleri üzerindeki hakimiyeti ve kontrol ağına sahip Beria, Gürcistan S.S.C. bünyesindeki yetkili isimler Charkviani ve Bakradze tüm bu zorunlu göç ve sürgün programlarından imza veren bakanlık yetkilileri olarak Stalin ile beraber sorumludur. Volna Operasyonu’ndan birkaç ay sonra Charviani Stalin’e Gürcistan’da yaşayan ve eski İran vatandaşlığı bulunan 5.600 kişiden 4.500’ünü de deport etme direktifinde bulunmuştur. “Gürcü Ulusu”nu oluşturma faaliyetlerinde Türk, İranlı, Yunan ve diğer birçok etnik grup zorunlu göç programlarının mağduru olmuştur. 1939 nüfus verilerine göre, Gürcüler Ahıska, Adigeni ve Aspindza bölgelerindeki nüfusun sadece %14’ünü oluşturuyorlardı. (3) Azerbaycanlılar bölgedeki nüfusun %64’ünü oluşturarak Gürcü nüfusunu önemli ölçüde geride bırakıyordu. Ermeniler ise bölgede %15 gibi bir nüfus oranı oluşturuyorlardı. Bütün bu demografik mühendisliklerin amacı ortaya sadece etnik Gürcülerden oluşan bir “Kartvel ulusu” çıkartmaktı.

Kartvelist terör Abhazya’da da vites artırmak istiyordu. Ana hedeflerinin başında Abhazya geliyordu. Bunun için önlerindeki en büyük engel Abhazya’nın Bolşevik lideri Nestor Lakoba idi. Tiflis merkezli Gürcü milliyetçisi politikaların fiili yürütücüsü olan Lavrenti Beria, Lakoba karşıtı Gürcü cephesini idare ediyor ve her geçen gün Abhazya’daki Gürcü kliklerine alan açıyordu. Beria aynı zamanda Lakoba ve Stalin arasındaki kişisel ilişkiden de rahatsızdı. Bu yakın ilişki uydurulmuş bir dedikodu değil, bizzat Lakoba ve Stalin’in yakın çevrelerinden edinilen bilgilerdi. Bu yakın münasebeti, Gürcistan’da günümüzün bilindik simalarından ve bir tarih profesörü olan Beka Kobakhidze şu sözler ile tanımlıyor: “Lakoba çok etkili bir kişiydi. Yakın çevresinden edinilen bilgilere göre, Stalin ile ‘basit şekilde’ diyalogda bulunan birkaç kişiden biriydi. Stalin onu Gagra ve Pitsunda’da sık sık ziyaret ederdi. Lakoba Abhazya’da kolektivizasyonu uygulamayacak kadar rahattı.” (4) Kobakhidze, Beria’nın kişiliğini ve tutumunu yine şu sözlerle ortaya koyuyor: “1931 yılında Lavrenti Pavloviç Beria Transkafkasya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Gürcistan Komünist Partisi başkanı olarak atandı. Kendisi Abhazya’nın Merkula köyünde doğup büyümüştü. Aşırı hırslı bir insan olan Beria, ‘prens’i (Lakoba) tolere etmedi ve saldırılarına başladı.” (4) Beria Lakoba’yı ekarte etmenin yolunun ilk önce onunla dostane ilişkiler kurmaktan ve yakın çevresine dahil olmaktan geçtiğini kavramıştı. Zaman içerisinde Lakoba çiftiyle iyi ilişkiler kurdu. Lakoba’nın oğlu Rauf’u bile kendisi vaftiz etti. Yakınındakiler Beria’yı “gözlüklü yılan” olarak isimlendirirdi. Bu lakap taktığı pins-nez gözlüklerden geliyordu. (5) Lider Stalin’e, kendisinden daha sadık bir hizmetkar bulamayacağını göstermek için her yolu denedi, her türlü kurnazlığa başvurdu. Beria’nın bu halleri kendini en ufak ayrıntılarda bile gösteriyordu. Bir gün, Stalin daçasında vakit geçirirken etrafta büyüyen otları, dalları ve çalılıkları temizleyebiliriz şeklinde bir öneri sunduktan sonra Beria müştemilattan bir balta aldı ve histerik bir şekilde Stalin’in etrafındaki çalılıkları kesmeye başladı. Etrafında bulunup bu ana tanıklık edenler Beria’nın bir anlığına çalıları değil de “rakiplerinin kafasını” kestiğini sandılar. Bu olay detaylı bir halde, Lakoba’nın eşi Saria’nın kardeşinin tuttuğu anı defterinde yer almaktadır. (5) Beria, öbür taraftan, günden güne yüksek Sovyet içerisindeki gücünü artırdı ve ağını genişletti. 1936 yılının Aralık ayında Beria, Lakoba’yı Tiflis’e çağırdı. Yaptıkları görüşme sancılıydı ve ciddi bir tartışma içinde son buldu. Tarihçi Stanislav Lakoba’ya göre görüşmenin gündemi ve tartışmanın nedeni, Beria’nın Lakoba’ya sunduğu Abhazya’ya Gürcülerin yerleştirilmesi planıydı. (5)

Abazaların Politik Tarihi adlı eserde, o gece yaşananlar ve Nestor Lakoba suikasti şu şekilde anlatılmaktadır:

“27 Aralık akşamı, Beria’nın annesi arar ve Lakoba’yı akşam yemeğine davet eder. Daha sonra Lakoba, Beria ve eşiyle birlikte tiyatroya gider. Tiyatro salonunda Lakoba kendini kötü hissetmeye başlayınca birinci perdeden sonra salonu terk ederek, otele döner ama bir müddet sonra ağırlaşarak hayatını kaybeder. Tiflis Hükümeti’nce yapılan açıklamada, ‘28 Aralık 1936 sabah saat 4.20’de Tiflis’te Abhazya ÖSSC MYK Başkanı N.A. Lakoba’nın kalp yetmezliğinden hayatını kaybettiği’ belirtilir. Aynı gün Tiflis’te veda töreni düzenlenir ve naaşı akşam trenle Sohum’a gönderilir. Kalp yetmezliği olarak açıklanan olayda aslında Beria, Lakoba’nın yemeğine zehir koydurarak öldürmüştür. Vefat ettiği gün onunla birlikte olan, 1933 yılından beri Lakoba’nın şoförü- koruması görevinde bulunan Davlet Kandalya’nın belirttiği üzere, ‘27 Aralıkta davet ettiler. Kendisini oraya götürdüm. Bana, -Otele git. Aramamı bekle- dedi. Otele döndüm, uzun süre arama olmadı. Çok geç olmuştu. Aniden Lakoba’yı taşıyarak üstü-başı çamur vaziyette getirdiler. Lakoba’yı çarşaflarla sildim, üstünü değiştirdim. Gözlerini açtı, eliyle işaret etti. Yanına yaklaştım. Bana katilinin ismini fısıldadı. Lakoba, Davlet Kandalya’ya kendisini Beria’nın zehirlediğini söylemiştir… Lakoba’nın naaşı Sohum’a 1 Ocak 1937’de getirilir. Tiflis’teki ilk otopside tüm iç organların çıkartıldığı belirtilmektedir. Lakoba’nın özel doktoru Ivan Semerciev’in otopsi sonrası potasyum siyanürle zehirlendiği sonucuna vardığı bilinmektedir. Lakoba’ya Sohum’da on binlerce kişinin toplandığı cenaze töreni düzenlenir. Naaşı mumyalanır ve Botanik bahçede özel olarak tesis edilen mozoleye yerleştirilir. Bir süre sonra Lakoba ‘halk düşmanı’ ilan edilir. 1929 yılımda L. Troçki’nin Sohum’dan Türkiye’ye kaçmasına yardım etmekle suçlanır.

Aynı zamanda koruma görevinin de olduğunu sonradan öğrendiğim Nestor’un şoförünün sonradan anlattıklarına göre, Tiflis’te Lakoba ile Beria arasında çok sert tartışmalar geçmiş. Öyle ki Nestor otele döndüğünde bile sakinleşmemiş. Bir ara şoförünü çağırtarak bir adım ve bir an bile kendisinden ayrılmamasını ister. Lakoba tam biraz sakinleşip gazetelere göz atarken, çalan telefonu isteksizce kaldırır. Karşıdaki ses. Beria’nın annesi Marta Bisaryanovna’ya aittir: ‘Nestor! Çok rica ediyorum akşam yemeğine bize gel. Sana tam istediğin şekilde alabalık kızarttım. Lütfen kırma beni!’ diyordu. Nestor’un daveti nazikçe reddederek telefonu kapattıktan sonra, şoförü onun kısık bir sesle, ‘Canınız cehenneme!’ diye öfkesini dışa vurduğuna şahit olacaktır. Aradan biraz zaman geçtikten sonra kapı çalar, açtıklarında bu kez karşılarında gözü yaşlı Nina (Beria’nın eşi) durmaktadır. Nina mutlaka eve yemeğe gelmesi için ısrar eder. ‘Lavrenti ile makam odalarınızdaki tartışmaları özel hayatımıza sokmayın’ diye bin bir ricayla yemeğe buyurması için adeta yalvarır. Nestor sonuçta çaresiz kalır ve Beria’nın eşini kıramaz. Evde mükellef bir sofra hazırlanmıştır; ancak Nestor hem moralsiz hem de iştahsız olduğundan bir lokma bile boğazından geçmez. Sonunda yine Nina’nın ısrarlarına dayanamayarak alabalıktan bir parça yer ve bir yudum konyak içer. Kısa bir süre sonra Nestor’un başı dönmeye başlar. Kendisini son derece kötü hissetmektedir. Hemen izin isteyip aracına döndüğünde, şoförüne Abhazca olarak ‘sırşiyt!’ ‘beni öldürdüler!’ diye seslenir. Otele dönen Nestor tam toparlanıp çıkmak üzereyken Beria arar: ‘Yeni sahnelenecek olan bir operayı birlikte izleyeceğiz, mutlaka bekliyorum!’ der. Gitmemek olmazdı. Nestor o durumdayken bu davete katılır. Verilen arada Beria, Nestor’u birer kadeh konyak içmeye davet eder ve Lakoba kadehinden bir yudum aldıktan hemen sonra olduğu yere yığılır. Nedense önce oteline, daha sonra hastaneye götürülür. Bu andan itibaren Nestor ile Beria’nın özel doktoru ilgilenir ve korumasına tüm kapılar sıkı sıkıya kapatılır. Gece Nestor’un öldüğü açıklanır. Şoför tüm bunları gözyaşları ile anlatmaktadır…”

Lavrenti Beria, haince bir komplo ile Abhazya’nın ve Abhaz ulusunun lideri Nestor Lakoba’yı öldürmüştü. Beria’nın böyle bir hareketi Stalin’in onayı olmadan da yapması imkansızdı. Gürcü kliğinin istediği gibi at koşturmasının önünde artık hiçbir engel kalmamıştı. Kartvelist terör Abhazya’da tam anlamıyla başlıyordu. Bu terör dönemi, Gürcü çevrelerinde bile inkâr edilemeyecek bir gerçeklikti.

Gürcü tarihçi Beka Kobakhidze, Abhazya’da uygulamaya konan Kartvelist politikalara şu sözlerle değiniyor: “Lakoba’nın suikastinden ve ekibinin dağıtılmasından sonra Abhazya Komünist Partisi etnik Abhazları üye olarak kabul etmeyi durdurdu. Gürcülerin partideki ve nüfustaki mevcudiyet oranı yükseldi. Gürcü Akaki Mgeladze Abhazya Komünist Partisi’nin bölgesel komite başkanı olarak atandı. Anadilde eğitim veren dört sınıflık Abhaz okulları kapatıldı. Kiril alfabesi üzerine oluşturulan Abhaz alfabesi yasaklandı ve yerine Gürcü alfabesi getirildi. Kişi başına düşen mahkûm edilmiş insan sayısı Abhazya’da Gürcistan’ın geri kalan kısmından daha fazlaydı.”. (4) Abhazların siyasi iradesi her zaman için Kartvelist cenahın bir numaralı hedefi olmuştu. Bunun farkında oldukları için Beria ve çetesi bu siyasi iradeyi Moskova’dan ve en büyük destekçileri Stalin’den aldıkları destek ile yok etmeye yeltendiler. Sadece siyasi alanda değil, kültürel alanda da Abhaz kültürünün ve Abhaz ulusunun erozyona uğraması için çalıştılar. Abhazya Sovyet komitesinde elde ettikleri çoğunluk sayesinde birçok köyün, beldenin, şehrin ve diğer yerleşim yerlerinin Abhazca ismini Gürcüce’ye çevirdiler. Okullarda öğretim dili Abhazca’dan Gürcü diline çevrildikten sonra, anadili Abhazca olan çocuklar okullarda Gürcü dilini öğrenmeye zorlandı. İletişim kurmak zorunda kaldıklarında kendi anadilleri olan Abhazca’yı konuşan çocuklar Gürcü öğretmenler tarafından fırçalandı, cezalandırıldı, dövüldü. Çocukların hafızasına işleyen bu zamanlar, büyük bir jenerasyon üzerinde travma yarattı. (1) Abhaz halkı hiçbir zaman Gürcüce konuşmadı, zaten ezici çoğunluğu Gürcü dilini bilmiyor ve öğrenmemişlerdi. Çünkü gerek yoktu! Gürcüce Gürcistan’da konuşulurdu. Abhazya’da konuşulan dil büyük oranda Abhazca ve Rusça idi. (diğer azınlık halklarının dilleri de konuşulurdu – Megrelce, Ermenice, Estonca, Yunanca vb.) Bütün bu kültürel soykırımı gerçekleştirmek için siyasi iradeye sahip olmaları şarttı.

2 Kasım 1937: Abhazya Sovyet Merkez Komitesi’nin çoğunluğu Abhaz, tamamı ise Abhaz dostu olan 28 üyesi görevden alındı. Birkaç gün içerisinde hepsi “karşı devrimci” ve “halk düşmanı” suçlamaları ile tutuklanarak cezaevine hapsedildi. Abhazya’da Temmuz 1937 tarihinden Ekim 1938 tarihine kadar en az 2,186 kişi politik suçlamalar ile tutuklandı. Bunların içinden 754’ü vurularak infaz edildi. Ekim – Kasım 1937’de, Sohum’da, Abhaz kamuoyundan 13 tanınmış politik figür için mahkeme düzenlendi. Suçlananların hepsinin yabancı istihbarat servislerine çalıştıkları ileri sürülerek vurularak infaz edilmelerine karar verildi. (6) Abhaz kamuoyu figürlerinin, politik ve siyasi figürlerin ve üst-elit sınıfın etnik yapısı bu türden operasyonlar ile değiştiriliyordu. Kamuoyu gücü ve politik güç Abhazlardan alınarak Gürcülere veriliyordu. 1952 yılına gelindiğinde Abhazya’daki 228 en üst düzey parti üyesi, hükümet yetkilisi ve büyük yatırımların yönetim kurulu üyelerinden %80’i Gürcüydü. Bu pozisyonlarda sadece 34 Abhaz kalmıştı. (6)

Moskova destekli Kartvelist klik Abhazya’da kültürel soykırım faaliyetlerini (yerleşim yerlerinin isimlerinin değiştirilmesi, Abhaz okullarının kapatılması, Abhaz kamuoyu figürlerinin infaz edilmesi, Abhazca’nın Gürcü alfabesi ile düzenlenmesi vb.) yürütürken aynı zamanda Abhazya’nın demografik yapısını da değiştirmek için çok ciddi operasyonlar yürüttü. Sadece siyasi iradeyi gasp etmiş olarak Abhaz milletini asimile edemeyeceklerini bilen bu klik, Gürcistan’dan Kartvel nüfusu getirerek Abhazya’ya yerleştirdi ve ülkenin demografik yapısını Gürcü milliyetçisi siyaset ile eşgüdümlü hareket edecek şekilde düzenlemek istedi. 1930larda Gürcistan sınırları içerisinde yer alan bölgelerden nasıl ki Kartvel olmayan tüm etnik gruplar deport edilmiş ve sürgüne yollanmış ise, Kartvelizmi merkez alan Tiflis kaynaklı Gürcü siyaseti Abhazya’da da daha önce hiç bulunmayan Kartvel nüfusunu ülkeye enjekte etti. Eğer Abhazlar Gürcüleşmiyorsa, biz de Abhazların ülkesine Gürcü dolduralım şeklinde düşünen Kartvelist kliğin ana hedefi tarihin hiçbir döneminde Kartvel nüfusunun çoğunluk olmadığı Abhaz topraklarına Gürcüleri kalıcı olarak yerleştirmekti. İcra ettikleri bu demografik operasyon aynı zamanda bugün Abhazya’ya karşı yöneltilen “kovulan” Kartvel (büyük çoğunluğu Megrel) popülasyonu suçlamasının da kökenidir

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

20. Yüzyılda Tiflis Merkezli Siyasetin Abhazya’yı Gasp Etme Girişimi

1937 yılında, Abhazya’ya gelecek Gürcü göçmenlere yeni yerleşim yerleri kurmak için “Abhazya İskan Kurumu” adlı bir organizasyon kuruldu. (6) 1939’da, Abhaz çoğunluklu tüm bölgelerin demografik yapısını değiştirerek Abhazları azınlık durumuna düşürmek amacıyla kompakt Gürcü yerleşim birimleri Abhazya’nın Oçamçıra ve Gudauta şehirlerindeki Abhaz köylerinin hemen yakınlarına kuruldu. Daha sonraları, Abhaz köylerindeki boş arazilere bile Gürcü göçmenler yerleştirildi. (6) Gürcistan sınırları içerisindeki Türklerin, Kürtlerin, Hemşinlilerin, Yunanların ve Azerilerin deport edilmesi gibi, 1949 yılında, Abhazya içerisindeki Türk ve Yunan köyleri de boşaltılarak Gürcüler yerleştirildi. Türk ve Yunan nüfusu başta Kazakistan olmak üzere Orta Asya’ya deport edildi. (6) Abhazya’ya yönelik demografik operasyon sadece Gürcü nüfusunu Abhazya’ya doldurarak ülkeyi Gürcüleştirmek ile kalmadı, aynı zamanda Abhazya’nın tarih boyunca süregelmiş çok uluslu kültürünü de erozyona uğrattı. 1949 – 1951 yıllarında Abhaz nüfusunu bile deport etme planları bulunduğuna yönelik kanıtlar vardır. Bu planların neden gerçekleşmediğine yönelik tarihçilerin tahmini ise, Gürcü otoritelerin Abhazların asimile olacaklarına kesin bir şekilde inandıklarından dolayı buna gerek olmadığı yönündedir.

Abhazya ve Abhaz halkı, kendi uluslarını var etmeye çabalayan Kartvelist zihniyetin 1930lu yıllardan başlayarak 1990ların başına kadar hedefi oldu. Günümüzde kara propaganda ile, tarihi belgelerde sahtecilik ve manipülasyon ile, Abhazya’nın geçmişine ve bugününe dair dezenformasyon faaliyetleri ile yayılmacı zihniyetlerine alan açmaya çalışan Kartvelizm ve onun hizmetindeki gerek Kafkasya’da gerek, gerek Avrupa’da gerek ise Türkiye’de propaganda faaliyetleri yürüten çevrelerin hiçbiri Abhazya’nın içerisinden geçtiği bu Kartvelist terör döneminden bahsetmemekteler ve çeşitli akademik-tarihi çalışmalarda yer vermemekteler. Abhazya’nın Gürcistan’ın bir parçası olduğu propagandasını canla başla yaymaya ve kabul ettirmeye uğraşan bu odaklar, Abhazya’nın Gürcistan olmadığını, onun bir parçası olmayı tarihi ve etnik temelleri üzerinden reddettiğini ve buna karşılık da bu Kartvelist terör faaliyetlerine maruz kaldığını bilerek ve isteyerek görmezden gelmektedirler. Abhazya, Gürcistan değildi bu yüzden Gürcistan’ın liderleri Abhazya’nın liderleri ile aynı politikaları gütmüyordu ve Abhaz halkının o dönemki liderini haince bir suikast ile ekarte ettiler. Abhazya, Gürcistan değildi bu yüzden Abhazya’da daha önce yaşamamış yüz binlerce etnik Gürcü (Kartvel) hükümet teşvikleri ile Gürcistan’dan Abhazya’ya getirildi ve onlara özel yerleşim yerleri kuruldu. Abhazya, Gürcistan değildi bu yüzden Abhazya’nın yerleşik halkının konuştuğu Abhaz dilinin öğretilmesi yasaklandı. Abhazya, Gürcistan değildi bu yüzden Abhazların üst düzey hükümet pozisyonlarına ve kamu idaresi görevlerine gelmemeleri ve yerlerine Gürcü isimlerin gelmeleri için kotalar getirildi. Abhazya, hiçbir zaman Gürcistan değildi. Abhazya topraklarında tarihin çok çeşitli dönemlerinde Megreller, Svanlar veya Gürcüler çeşitli ölçülerde yaşadılar. Fakat o üzerinde yaşadıkları topraklar Abhazların siyasi iradesine ve mülkiyetine tabii idi. Abhazya, Gürcistan değildir. Anavatanı Gürcistan bölgesi olan belirli bir nüfusun da üzerinde yaşadığı Abhaz ülkesidir.

Abaza Bilgi Belge Kolektif Makaleler

İlginizi çekebilir: 20. YÜZYIL SONUNUN VANDALLARI

Kaynakça 1- Shenfield, Stephen D. Origins and Evolutions of the Georgian-Abkhaz Conflict, Abkhaz World Website.https://abkhazworld.com/aw/conflict/31-origins-and-evolutions-of-the-georgian-abkhaz-conflict 2- https://abkhazworld.com/aw/history/1869-how-the-s-s-r-abkhazia-became-an-autonomy-within-georgia 3- Goff, Krista A. MAKING AND UNMAKING NATIONS IN THE SOVIET CAUCASUS, Nested Nationalism, Cornell University Press. https://abkhazworld.com/aw/Pdf/Nested_Nationalism_Making_and_Unmaking_Nations_in_the_Soviet_Caucasus_by_Krista_A_Goff_pp.81-93.pdf 4- Kobakhidze, Beka. How Abkhazia was alienated, how the Abkhaz nation was formed and how we ended up with separatism. JamNews Website. https://jam-news.net/historian-beka-kobakhidze-about-abkhazia/ 5- https://abaza.org/tr/abhazyada-nestor 6- Shenfield, Stephen D. The Stalin-Beria Terror in Abkhazia, 1936-1953, Abkhaz World Website. https://abkhazworld.com/aw/history/499-stalin-beria-terror-in-abkhazia-1936-53-by-stephen-shenfield
Kaynak
1. Shenfield, Stephen D. Origins and Evolutions of the Georgian-Abkhaz Conflict, Abkhaz World 2. https://abkhazworld.com/aw/history/1869-how-the-s-s-r-abkhazia-became-an-autonomy-within-georgia3. Goff, Krista A. MAKING AND UNMAKING NATIONS IN THE SOVIET CAUCASUS, Nested   Nationalism, Cornell University Press. Kobakhidze, Beka. How Abkhazia was alienated, how the Abkhaz nation was formed and how we ended up with separatism. JamNews4. Kobakhidze, Beka. How Abkhazia was alienated, how the Abkhaz nation was formed and how we ended up with separatism. JamNews 5. https://abaza.org/tr/abhazyada-nestor6. Shenfield, Stephen D. The Stalin-Beria Terror in Abkhazia, 1936-1953, Abkhaz World

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu