Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
Apsuara

Abazalarda Akrabalık

‘ Hiç akrabası olmayanın, tutunacak dalı yok demektir.’

                                                                           Abaza Atasözü

      Abhazya’daki akrabalık yapısı, yaşamı her yanından kuşatan bir modeldir. Aileler arasındaki ilişkileri düzenler, yerleşim biçimlerini, evlilik kararlarını, kadınların pozisyonunu ve grup dayanışmasının doğasını belirler.Abaza tarihi boyunca merkezi otorite ya yoktu ya da etkisizdi.Akrabalık sistemi, Abhazya’yı bir ulusa dönüştüren bir kurumdu.Her akraba grubu kendi üyelerinin sorumluluğunu taşıyordu ve diğer akraba grupları ile ilişkiler sürdüren özerk politik bir birim gibi hareket ediyordu.Bugün, Abazalar, törensel akrabalar ve kan bağına dayalı akrabaların toplamından oluşan, akrabalığa dayalı, eşitlikçi bir toplum olma özelliklerini koruyorlar.

       Kriz, hastalık ya da ölüm dönemlerinde tüm akrabalara haber verilir.Onlar da derhal, yardım teklif etmek, gerekli sorumlulukları üstlenmek ve aile ile birlikte hareket etmek üzere zor durumda bulunan akrabalarının evinde toplanırlar

AZHVALA:

        En büyük akraba grubuna ‘aynı köke ait olan’ ya da sülale anlamına gelen azhvala adı verilir.Her azhvala’nın tek bir atanın torunlarından oluştuğu ileri sürülüyor ve tümü aynı soyadını taşıyorlar.Oğul, anlamına gelen ba ya  da pa soneklerinden de anlaşılacağı gibi, sülalenin bir bireyi olma özelliği babadan alınıyor.Bir azhvala’nın üyeleri daima aynı bölgede yaşıyorlar.Örneğin, köklü Gumba ailesi, Durıpş köyünde, birbirine bitişik35 evde yaşıyor.Göç ve yeni iskanlar nedeniyle bölgesel birlik bozulmasına rağmen azhvala birliği bozulmamış.

        Geçmişte, ya güçsüz ya da hiç var olmayan merkezi hükümet nedeniyle azhvala’nın ekonomik, dini, askeri ve ahlaki işlevleri vardı.Azhvala gerçekten tüm laik ve dini otoriteyi kapsıyordu.Yetim kalan çocuklardan, dullardan ve kanuna karşı gelmiş kişilerin cezalandırılmasından sorumluydu.Azhvala üyeleri işbirliği içinde hayvan sürüleri yetiştirir, saldırganlık ve savunma konusunda karşılıklı sorumluluk taşırlardı.Azhvala’nın işlevlerinden bazılarını devletin üstlenmesine rağmen ailenin birliği hala sadakatten ödün vermemeyi, sülale dışından evlenmeyi ve ortak dini inançlara sahip olmayı gerektirir.Her azhvala’nın bir aile ibadet yeri vardır, bu bir dağ olabilir, ormanda bir yer olabilir yada kutsal bir ağaç olabilir.Bu kutsal yerlerde tüm sülale, adaklarını da beraberlerinde getirerek düzenli olarak bir araya gelir.Nasıl ki büyük aileler yemeklerini dev çömlekler içinde pişiriyorsa, sülale üyeleri de yıllık toplantılarında, sülalenin saygıdeğer yaşlı üyelerinin yıldan yıla muhafaza ettiği kulplu büyük kazanlarda pişirilen yemeklerden oluşan ziyafetler düzenlerler. Eskiden bu kazanlar, toplumsal çalışmalar, tatiller ve cenaze törenleri esnasında kullanılırmış.19. yüzyıl ortalarında Osmanlı topraklarına göçleri sırasında bu dev kazanları birlikte götürememişler.Mağaralarda saklamışlar ve birkaç yıl sonra sülaleden birileri anayurda döndüklerinde onları tekrar bulmuşlar.

       20.yy başlarına kadar azhvala politik gücün temeli imiş.Her azhvala kendi üyelerinin gücünü yükseltirmiş.Her aile, aralarında seçkin insanlar olmasını istiyor.Bugün bile Abaza yaşamı ve politik kararları üzerinde ailelerin önemli bir etkisi var.

       Azhvala, aralarında istisna olmaksızın tüm üyeleri arasında, kesin,  karşılıklı yükümlülükler ilkesi üzerine kurulmuş eşitlikçi bir yapıdır.Geçmişte prensin kendisi bile masum olduğuna dair, kutsal bir nesne üzerine tüm toplumun önünde yemin ederek kendini temize çıkarmak zorundaydı.Gerçekte hiç kimse geleneksel kanunların üzerinde değildi.

        Azhvala’ya kendi ailelerinin başı olan en yaşlı erkeklerden oluşan bir meclis öncülük eder.Şefin liderliği altında, aile ayhabı adı verilen bu meclis azhvala’yı ilgilendiren en önemli konularda karar verir.Üyeler genellikle bu konuları kendi aralarında değerlendirirler, fakat sorun çok ciddiyse toplumu oluşturan diğer insanları da uzun, uzun düşünüp tartışmaya davet ederler.Her azhvala, kendisini oluşturan ailelerden, bir boğanın kurban edileceği yıllık şölenin masraflarını karşılamak üzere bir aidat toplar.Et pişirilir ve katılanlar arasında paylaştırılır.

        Azhvala üyeleri Abhazya’nın her yanına dağılmış olabilir, birbirlerini tanımıyor olabilir fakat uzaklık ve kişisel tercihlerine bakılmaksızın birbirlerine karşı yükümlükleri aynı kalır.Örneğin, daha öncede belirtildiği gibi azhvala üyeleri arasında evlilik olmaz ve bu öyle güçlüdür ki, düşüncede gerçekten köklü bir değişim yaratır.Tanıdığım bir doktora öğrencisi, trende tanıştığı ve hoşlandığı bir kızdan randevu istemiş.Kızın adını öğrendiğinde kendisiyle aynı soydan geldiğini öğrenerek ürkmüş ve bir akrabaya kur yapmaya kalktığım için beni bağışla diye bolca özür dilemiş.

ABİPARA:

        Azhvalalar kendi içinde birkaç abipara’ya ayrılır.Abipara tam olarak ‘bir babanın torunları’ anlamına gelir.Bazı azhvalaların diğerlerinden daha çok abiparası vardır.Abipara’da gerçek yada törensel, bir ilişkinin izini sürmek daha kolaydır ve üyeler birbirlerine azhvala’da olduğundan daha yakın hissederler.Genellikle herkes birbirini kişisel olarak tanır.Abipara üyeleri, davranışlarından azhvala’da olduğundan çok daha fazla sorumludur.

       Abaza asistanım yedi abipara’dan oluşan bir azhvala’ya mensuptu ve kendisinin ait olduğu abipara’nın 200 üyesi vardı.Kadın yada erkek her Abaza kendisinin tam olarak hangi azhvala ve abipara’ya ait olduğunu bilir.Üyeler birbirlerinin evlerini tatillerde ziyaret eder, birbirlerinin cenaze ve düğünlerine v.s. katılırlar ve her aile abipara’nın kasasına yılda 10  ruble bağışlar.Abipara üyelerinin yaşamını dikkatle incelemek, kimini övmek,  kimini kınamak, ihtiyacı olana yardımda bulunmak, aile üyelerinin neden olduğu hakaret ve övgüler konusunda ne yapılacağını düşünmek için düzenli olarak toplanır.Abipara’nın bir üyesi hakarete uğrarsa tüm üyeler hakarete uğramış demektir.Abipara’nın bir üyesi kanuna ya da geleneğe karşı bir suç işlerse (zaten gelenek, kanundur) ilk yargılayacak olan ve bu kişiyi ailesine utanç kaynağı olduğu için cezalandıran abipara’dır.

       Abaza toplumunda en yakın ve en kutsal bağ, dayı ile yeğenleri arasındadır.Bu ilişkinin gücü ve etkisini gösteren bir örnek olarak, bir erkek, evlilik yoluyla bir başka topluma girmiş olan kendi köyünden bir kadının oğlunun hatırını sanki onun dayısıymış gibi şu şekilde soracaktır:’Nasılsın, oğlumuz, yeğenimiz?’Yeğen, gerçekte sadece annesinin eski köyünden bir insandır.

      Bir abipara’nın genç üyeleri, birbirlerini kardeş gibi görürler.Aynı azhvala’nın üyeleri olarak, birbirlerine eyşa (aile adımı taşıyan adam ya da erkek kardeş) ya da akhşa (aile adımı taşıyan kadın ya da kız kardeş) diye hitap ederler.Genç bir üye ebeveynini kaybederse, aynı yaş grubundaki gençler ölen kişi onların ebeveyniymişçesine, onunla birlikte yas tutarlar.

      Akrabalık bağları dil’de de yansımasını gösterir.karım ve karılarımız sözleri büyük aileyi ve hatta sülaleyi de içine alarak, ailedeki tüm kadınları içerir.Çocuklarımız aynı aile adını taşıyan tüm çocukları içerir.Damatlarımızda öyle.Kız kardeşlerimizin erkek çocukları, bayan kuşağındaki tüm erkek evlatları kapsar.

       Bir kadın evlenerek abipara’ya katıldığında, tüm yaşlılar ondan ‘gelinimiz’ şeklinde söz eder.Eskiden, eğer diğer aileler içinde genç kadın yoksa, genç gelin hem kocasının ailesinin ve hem abipara’nın diğer üyelerinin giysilerini dikmek zorundaydı.Ona yapacağı işi getirirlerdi ve bunu karşılıksız olarak yapması beklenirdi.

         Abipara’nın sahip olduğu toprağa akıta denir.Bazen tüm köy bir abipara’dan oluşur.Şöyle iyi bir avla evine dönmekte olan herhangi bir avcının diğer abipara üyelerinin evleri önünde durması ve sembolik bile olsa avını onlarla paylaşması beklenir.Üyelerden biri arkasında erkek evlat bırakmadan öldüğünde,  mirası ait olduğu abipara’yı oluşturan ailelerin reisleri arasında bölüşülür.Onlar, sırasıyla, dul eşinin yiyecek-içeceğini ve kızlarının evlilik masraflarını karşılamakta yükümlüdürler.Miras, eşi ve kız evlatlarına kalmaz . Ancak bir babanın zamansız ölümü eşinin ve çocuklarının ‘zavallı akraba durumuna düşmesi demek değildir; onlara da herkese olduğu gibi davranılır, bazen özel muamele de görülür.

       Azhvala gibi her abipara’nın da kendi yaşlılar konseyi ve şefi vardır.Ayrıca ortak kutsal günler, yasaklı günler ve aynı mezarlığı da.Bir abipara üyesi gerek azhvala’nın gerekse abipara’sının yasaklı günlerinin çakışıp çakışmadığının takipçisi olmalıdır.Bu yasaklı günler, mitolojik bir olayla ilgisi olan özel bir hayvanın avlanması, dikiş dikmek ya da bazı aletleri ödünç vermek gibi belli başlı işlerin yasak olduğu günlerdir.Ama diğer tüm işler devam eder.

       Bazen bu yasaklar haftada 3-4 gün sürer.Abazalar, kendi ailesinden dolayı üç gün, eşinin ailesinden dolayı bir üç gün daha yasaklara uyması gereken bir kadının hicivli öyküsünü anlatıyorlar.Böylece çalışacak bir günü kalıyormuş.Bir gün eşiyle birlikte hızla akan bir nehrin üzerindeki dar ve çürük bir  köprüden geçerken Tanrı’ya yalvarıyormuş:Oh, sevgili Tanrım, eğer sağ salim karşıya geçebilirsem, söz veriyorum haftanın yedinci günü de yasaklara uyacağım.Arkasından gelen kocası bunu duyunca kadını nehre yuvarlamış

A-INDU:

        A-ındu (a-yünduğ), ‘büyük’ ev demektir ve büyük aileden sözetmekte kullanılır.19. yy’ın son çeyreğinde, 12-15 kulübeden oluşan bir çiftlik evinde yaşayan 100’den fazla kişiden oluşan aileler olduğu kaydedildi.Bu tür aile bir önceki ataya kadar izlenebilir:Bir baba ve oğulları ve onların aileleri vs. Bugün ‘Büyük ev dendiğinde ana-babanın yaşadığı ev anlaşılıyor.Erkek çocuklar ana-babalarından ayrılırken ek binalar inşa ediyorlar.Son zamanlarda bu binaların yerini daha büyük ve daha iyi donanımlı evler alıyor ama ana-babanın evi hepsinden daha küçük de olsa hala büyük ev diye anılıyor.

        Şömine (ocak) ya da yemeklerin pişirildiği odun sobası, tüm aile için ailenin birliğini sembolize ediyor.Sobanın üzerinde ağır bir zincirle büyük boyutlu bir demir kap sallandırıyorlar.Büyük ailenin 50 ya da daha çok bireyi de olsa, tüm pişirme işlemi aynı mutfakta yapılıyor.

        Ocak’da, üzerindeki zincir de Abazalarca kutsal kabul ediliyor.Eskiden bir erkek sağ elini aile zincirinin üzerine koyarak andı içerdi.Günde üç kez içinde abısta pişirilen bu kap tüm aileyi beslemek için yetersiz kaldığında, en büyük çocuk, karısı ve çocukları ayrılabilir ve baba evine yakın yeni bir ev kurabilir.Böylesi bir aile için halk ‘zincirini kırdı der.

        Ayrılma zamanı geldiğinde, bir aile ziyafeti verilir ve iyi şans getirsin diye bir kurban kesilir.Ayrılık onları da ilgilendirdiği için abipara üyeleri ziyafete davet edilir.

        Yine de Abhazya’da kimse tam olarak ayrı değildir.Yetimler muhtaç durumda bırakılmadığı gibi dilenci de yoktur.Abaza dilinde dilenci anlamına gelen bir sözcü de yoktur.Bir kişi şansızlık eseri yoksullaştığında akraba ve komşuları ona yardım eder ve bu yardımı reddetmesi uygun bir davranış sayılmaz.Eğer kendi köyünün halkı yardım etmezse, o zaman komşu köy yardım edecektir ve önemli bir erdem olan “apatıs” ya da vicdan duygusundan yoksun oldukları için onları küçümseyeceklerdir.

Abhaz Sülalesi Ve Alt Bölümleri

 

KAYNAK:

  • BENET Sula, Abhazlar Kafkasların Uzun Ömürlü İnsanları  s51-57, Kaf-Der Yayınları, Ankara, 1994

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu