Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
Öykü/Masal

АЛАКӘ – MASAL

Biri kız biri erkek iki kardeş varmış. Birbirlerinden başka kimseleri de yokmuş. Erkek kardeş sık sık ava gider, bir sürü av etiyle döner, bu şekilde geçinip giderlermiş. Erkek kardeş bir gün ava gitmiş. Kız kardeş de deniz kenarına inmiş. Kızın canı sıkılıyormuş. Kız kardeş, denizin karşı kıyısında gördüğü bir deve aşık olmuş. Deve yardım edip, onu kendi kıyılarına çıkartmış. Çıkarmış çıkartmasına ama abisinin üç köpeği varmış. Bu köpeklerden biri karada, biri denizde olup, biri de gökyüzünde uçar, kız kardeşe yanaşanı parçalarmış. Dev, “beni sakla bu köpeklerden” demiş. Kız kardeş de devi sedirin altına saklamış. Abi avdan köpekleri ile dönünce, köpekler sedirin üstüne üşüşmüş. Kız kardeş köpekleri zor bela uzaklaştırmış. Kızla dev, “ne yapalım, ne yapalım” diye düşünmüşler. Dev demiş ki “beni ocakta ateşin altına gömsen belki bulamazlar”. Birlikte ocağın altını kazmışlar ve devi oraya gömmüşler. Kız, abisinin avdan dönmesi yaklaşınca ocakta büyük bir ateş yakmış. Abisi köpekleriyle avdan dönünce köpeklerden biri dereye kendini atıp ıslanmış, gelip ocaktaki ateşin üstünde silkinmeye başlamış ve ateşi söndürmüş. Kızla devin bu planları böylece tutmamış. Kız köpeği zor bela kovmuş. Sonra tekrar kız ile dev düşünmüşler. Kız kardeş hastalanmış gibi numara yapmış. Abisine, “beni bu hastalıktan ancak ‘andık’ derisi kurtarır” demiş. Andık diye bir canavar, ejderha varmış, kimse yanına yanaşamazmış. Abi, çaresiz köpekleriyle ormana gitmiş. Andık uyurken köpekleri üstüne çullanmış, kendisi de kılıcıyla canavarın kafasını uçurmuş, derisini soyup kız kardeşine getirmiş. Ama o boğuşmada abinin üç köpeğini de Andık öldürmüş. Kız kardeş, köpeklerin öldüğünü anlayınca sakladığı devle birlikte abisini öldürmek için yakalamış. Abi, “beni öldürmeden önce izin verin de iki rekat namaz kılayım” demiş. İzin vermişler. Abi, namaza durmuş. Namazda iken çok güzel bir kuş cam kenarına konmuş ve kuşdiliyle, “sağa selam verirken dua et köpeklerin için, işte duan kabul olacak” demiş. Abi, kuşdilini biliyormuş, dua etmiş hemen, üç köpeği de yanında belirivermiş. Dev, abinin namazı daha bitmedi diye odaya girince köpekler devin üzerine atlayıp, devi oracıkta parçalamışlar. Abinin çok gücüne gitmiş kız kardeşinin bu yaptıkları. Evin bütün kapı ve pencerelerini sıkıca kapatmış, kız kardeşini bacaklarından tavana asmış. Altına da büyük bir kazan koymuş. “Bu kazanı gözyaşlarıyla dolduruncaya kadar burada asılı kal, belki aklın başına gelir” demiş ve alıp başını evden çıkmış. Gide gide bir ülkeye varmış. Yorgunluktan bir eve uğramış, su istemiş. Ev sahibi olan kız bir testi su getirmiş ama su o kadar bulanık, çamur gibi pis bir suymuş ki içmek mümkün değilmiş. Abi, “niye bana böyle pis bir su getirdin?” diye sorunca, kız, “bizim başka içecek suyumuz yok, temiz suyun başında bir yılan var. Kim suyun başına giderse yılan gideni yiyor, biz de susuzluktan kırılıyoruz.” demiş. Abi, “ben onun çaresine bakarım, o suyun olduğu yeri bana göster” demiş. Kız, sevinçle ülkenin kralına bunu bildirmiş. Kral, “o, yılanı öldürürse ben de üç kızımı ona veririm” demiş. Abi üç köpeğini de yanına alıp suyun başına gitmiş. Su çok temiz ve büyük bir gölmüş. Abi su almak için eğilince ejderha gibi bir yaratık ağzını açıp saldırmış. Abinin üç köpeği de yılana saldırmış. Abi de kılıç darbeleriyle yılanın kafasını uçurmuş. Yılan ölünce dünyadaki tüm kuşlar, böcekler, koyunlar, kuzular suya üşüşmüş ve bayram yapmışlar. Kralın kızı naz yapmış. “Ben, her yılan öldürene gitseydim burada olmazdım ancak benim şartlarımı kim yerine getirirse onunla evlenirim” demiş. Şart olarak da, gayet uzak ve yükseğe bir elma asmış ve “kim bu elmayı indirirse onunla evlenirim” demiş. Eee kral kızının talibi çok olur ya, ülkenin tüm kendine güvenen gençleri toplanmış. O elmayı indirmek için nişan alıp ateş ediyorlarmış. Oradaki herkes, kendilerini yılandan kurtaran o yabancı kazansın istiyormuş. İstiyormuş ama o hiç ateş etmiyormuş. Herkes yeterince ateş edip ümidini kaybedince “çekilin kenara ben de şansımı deneyeyim” demiş. Gelip tek atışla da elmayı indirmiş. Kral kızı da bu işe sevinmiş. Gönlü zaten ondaymış ama hemen olur demeyi kendine yakıştıramadığı için bu şartı koşmuş. Kral kırk gün kırk gece düğün yapmış; yemekler, oyunlar dillere destan bir düğün olmuş. Bir kızı bir oğulları olmuş, çok mutluymuşlar ama adam hep köyünde bıraktığı kız kardeşini düşünüyormuş. Kral, “senin bir derdin var” diye hep sıkıştırıyormuş. En sonunda karısına anlatmış, “benim köyümde böyle böyle olmuştu. Orda bir kardeşim var öldü mü kaldı mı hep onu düşünüyorum, aklımdan çıkmıyor” demiş. Karısı, “o kolay” demiş. Cebinden temizlenmiş bir bağırsak çıkarmış. “Al bunu, kız kardeşinin göğsüne sür” demiş. Kendisi de sevinçle köyüne gelmiş. Kardeşinin göğsüne o bağırsağı sürmüş. Kardeşi “ne çok uyumuşum” diye uyanıvermiş. Gözyaşı ile dolu kazan da altınla, gümüşle, elmasla dolu bir kazan olmuş. Karısı da, çocukları ve hizmetçileri ile gelmişler. Burada da 40 gün 40 gece düğün yapmışlar ve mutlu bir şekilde ömür sürmüşler.

Kaynak Kişi: Agırba Nedim

Derleyen ve Çeviren: İrfan Ahocba

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu